Atsız tarafından "eski Türkçü, imanlı Türkçü, içi Türklük ateşiyle yanan, değerli bilgin, Türk Dil Kurumu'nun en verimli azası" nitelemeleriyle taltif edilen Besim Atalay'ın, Türkiye'de antroponimi alanında ilk çalışma olarak gösterilen Türk Büyükleri veya Türk Adları başlıklı eseri ilk defa 1917-1918'de Türk Yurdu dergisinde "Türk Büyükleri veyâhûd Türk Adları" başlıklı beş yazı hâlinde yayımlanmış, 1923 yılında ise kitaplaşmıştır. Eserin kitap olarak ikinci basımı ise 1935 yılında, ulus-devlet inşası sürecinin en önemli merhalelerinden biri olan Soyadı Kanunu'nun kabul ve yürürlük tarihiyle örtüşen bir dönemde, Dâhiliye Vekâleti tarafından yapılmıştır. Kitap Vekâlet tarafından sadece basılmakla kalmamış, ayrıca kitaptan alınan isim listeleri dönemin Dâhiliye Vekili Şükrü Kaya'nın talimatıyla Anadolu Ajansı tarafından gazetelere gönderilerek neşredilmiş, nüfus müdürlüklerine dağıtılmış, 1936 yılında ise kısaltılıp Türk Adları başlığıyla Jandarma Genel Komutanlığı eliyle üçüncü defa basılmış, bu yolla etkisi en uzak kasaba ve köylere kadar uzanmıştır. Böylece, bugün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının kullandığı pek çok soyadının kaynağı olarak belge niteliğinde, Batılılaşma ve vatandaşların Türk kimliğiyle yeniden tanımlanma sürecinin aynı zamanda ideolojik enstrümanlarından biri olan, kültür politikasının son derece değerli bir verimi ortaya çıkmıştır.
Büyük Türkçü Besim Atalay'ın, yeni baskısı Gürol Pehlivan tarafından hazırlanan Türk Büyükleri veya Türk Adları'nı, sadece tarihî bir vesika olarak görmemeliyiz. Bugün çocuklarımızın millî tarihin duru kaynaklarından uzak adlarla kültürel köklerinden kopan manevi bağlarını yeniden kurmanın en değerli yolu, onlara mutlulukla taşıyacakları şerefli Türk adlarını vermekten geçer. Bu eser, bu yolda kullanılabilecek değerli bir kılavuz olarak da kabul edilebilir.