Bilindiği gibi Orta Asya coğrafyasında yaşayan Türkler ile bizim; dilimiz, tarihimiz, dinimiz, kültürümüz, kökümüz bir'dir. Yani Türk Dili'nin, Türk Kültürünün ve Türk Devletleri'nin Tarihi, uygarlık tarihi ile başlar. Üç kıtanın, eski Dünya coğrafyasının büyük bölümü geniş zaman dilimlerinde Türk Boylarının, Cihangir Türk Devletlerinin adil yönetim ve denetimlerinde buluşurlar. Bu cümleden olarak Türk milleti, dünya coğrafyasının geniş bir kısmı olan Sibirya'dan Kuzey Afrika'ya Çin Seddi'nden Adriyatik Kıyılarına ve bugün dünyanın bir uç bölgesine kadar geniş bir sahada kalabalık bir Türk nüfusu ve kültürüne sahiptir. Bizlerin bu denli farklı coğrafyalarda yaşıyor olmamız; ayrı düşünmeye, konuşmaya, unutmaya sebep değildir ve olmamıştır. Aksine, bu durum bize zengin bir kültür hazinesi kazandırmıştır. Türk milletine sonsuz devamlılığının, ebediyetin anahtarını vermiştir. Aynı milletin evlatları olarak bizler "birlik" ruhuyla hareket ettiğimiz sürece istiklalimiz ve istikbalimiz var olacaktır. Türk Dünyasında birlik düşüncesini, ancak kuvvetli temellere oturtulmuş müşterek bir eğitim-öğretim anlayışıyla hayata geçirebiliriz.
Türk milletinin MAZİDEN ÂTİYE dair son derece ÖZGÜN ÖNGÖRÜLERİNİN olduğunu görüyoruz. Türk tarihi bu konuda birçok örnekleriyle doludur. XX. asır Türkiye'sinde yaşayan mümtaz şahsiyetlerimizin Türk Dünyası ile ilgili üç öngörüsü birçoğumuzun hatıralarındadır. Bunlardan BİRİNCİSİ; Mustafa Kemal Atatürk'ün 29 Ekim 1933'de Türk dünyası hakkındaki 'dili bir, inancı bir, tarihi bir, özü bir kardeşlerimize sahip çıkmaya hazır olmalıyız' şeklindeki ÖNGÖRÜSÜ'DÜR. Fakat bu Türk dünyası ile ilgili ilk mesaj 1980'lerde bir paşamız tarafından ortaya konulmasından sonra ivme kazanmıştır.
İKİNCİ ÖNGÖRÜ İSE, KIBRIS İÇİN 'Girne'den yol bağladık Anadolu'ya' Türküleri ile başlıyordu.
ÜÇÜNCÜ ÖNGÖRÜSÜ DE, 1980'li yılların sonlarına doğru Anadolu'da herkesin dilinde yanık-hasret Türkülerinden ÇIRPINIRDI KARADENIZ Türküsü idi.
İşte bu öngörülü 1933 tarihi ve Türküler, bize tarihin şanlı sayfalarındaki birbirimize olan hasret ve buluşma mesajı veriyordu. Ki o mesaj da Orta Asya'daki; 'Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan..vd.' idi. Onlar, 1992 yılı itibariyle özgürlüklerine kavuşmaları ve bizlerle 'buluşmaları' idi.