1991'de Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlığını kazanması Türkiye'ye büyük fırsatlar sunmuştur. Özellikle yetmiş yıl boyunca dış Türkler ile temas kurmayı hedef edinen Türk aydınlar için bu süreç, çok büyük bir heyecan yaratmıştır. Bununla birlikte Soğuk Savaş Dönemi'nde Moskova'nın dışarı bilgi akışını engelleyen katı politikaları, Türk dünyası ile ilgili ayrıntılı ve gerçekçi veri edinilmesini zorlaştırdığı için bu yıllar; Türk dünyasını yeniden tanımaya anlamaya çalıştığımız bir dönem olmuştur. Türkiye ve Türk dünyasını koparan yetmiş yıllık bu ayrılık öyküsünün son bulmasını takiben eldeki verilerin eksikliği/yanlışlığı beraberinde bazı hatalı adımların atılmasına neden olmuştur. Bu duruma kısıtlı imkânlarına rağmen dış Türkler ile ilgili çalışmalar yürüten aydın, akademisyen ve siyasetçilerin çalışmalarının ise 1980'lerin sonlarına gelindiğinde Türk karar alıcıları tarafından yeterince dikkate alınmaması da eklenince Türkiye, Türk dünyasındaki millî uyanışa hazırlıksız yakalanmıştır. Bugün her ne kadar bağımsız Türk devletleri arasında ekonomik alandaki iş birliği hedeflenen düzeye ulaşmamış olsa da özellikle siyasi ve kültürel ortaklık gün geçtikçe gelişmektedir. Azerbaycan'ın 44 Günlük Savaş'ta zafere ulaşması, Türk devletlerinin dayanışma ve iş birliği yaptığı zaman sorunlarını daha kolay ve doğru şekilde halledebileceklerini ortaya koymuştur. Bununla birlikte Türk dünyasına ilişkin yoğunlaşılması gereken hâlâ konu bulunmaktadır. Bu çalışma, Türk dünyası ile ilgili göz ardı edilen konulara ve güncel meselelere ışık tutmayı amaçlamaktadır.