Türk edebiyatında manzum tarih yazma geleneğinin, Ahmedî'nin 15. yüzyılın başlarında kaleme aldığı İskender-nâme adlı manzum eserinin sonuna eklediği Dâsitân-1 Tevarih-i Mülük-1 Âl-i Osman başlıklı bölümde Osmanlı Tarihi'ni anlatmasıyla başladığı kabul edilmektedir. Bu eserden sonra 20. yüzyılın başlarına kadar birçok Türkçe ve Farsça manzum tarih kaleme alınmıştır. Manzum tarihlerin değeri Türk edebiyatında edebi türlerle disiplinlerarası ilişkinin boyutlarının modernleşme döneminden itibaren değiştiği algısını kıran bir yapıya sahip olmasıdır. Klasik dönemde baskın tür olan şiir, yalnızca diğer edebi türlerin değil farklı disiplinlerin de kendini ifade ettiği, yararlandığı baskın bir alan olarak kabul görmüştür. Tarih yazıcılığında şimdinin ve geçmişin kaydının estetik değerlerle tutulduğunun belirgin Örneği manzum tarihlerdir.
Hasan Akgül, çalışmasında -farklı kültürlerdeki yansımalarından başlayarak- Klasik Türk edebiyatındaki manzum tarihleri, muhteva, dil ve üslup bakımından inceliyor.
Uzun ve titiz bir süreçte, yoğun emeklerle ortaya çıkan bu çalışma, edebiyat tarih ilişkisini estetik boyutlarıyla gözler önüne sererken bu ilişkinin modern dönemlerde romanlardan çok daha önce başladığının altını da çiziyor, aslında.