Bir Anadolu köyünü ve köylerini anlatan edebiyatımızdaki ilk romanın yazarı Nabizade Nazım, 1862 yılında İstanbul'da doğmuş ve 1886 yılında Harp Akademisi'ni bitirerek, 26 yaşında kurmay yüzbaşı rütbesiyle Genel Kurmay'da çalışmağa başlamış, daha 29 yaşındayken de kemik veremine tutulup 1.5 yıl Haydarpaşa Hastanesi'nde yattıktan sonra 1893 yılında, henüz 31 yaşındayken ölmüş. Yani, İstanbul'dan Anadolu'ya geçecek vakti bile olmamış galiba zavallının..
Anadolu'yu anlatan edebiyatımızdaki ikinci önemli yapıtın yazarı Reik Halid Karay da, Anadolu'ya sürgün olarak gitmiş, 1973'te.
Gerçekçi edebiyatımızın öteki ünlü adları da, ilginçtir. Anadolulu değil. Nazım Selanik'te, Sebahattin Ali Bulgaristan'da, Gümülcine'de, Sadri Ertam, Reşat Eniz, Kemal Tahir de İstanbul'da doğmuşlar. Anadolulu ilk gerçekçi edebiyatımız galiba Orhan Kemal.
Anadolulu olmayan bu yazarlarımız da, Anadolu gerçeğini ve insanını ya emirerlerinden, ya gazetelerden, ya sürgün yıllarından, ya da ancak hapishanelerde tanıyabilmişler. Ama, gerçekten tanıyabilmişler mi acaba?
Köy edebiyatı akımının çoşkulu sürdürücüleri Köy Enstitülü yazarlarımız bari köylerini doğru yansıtabilmişler mi yapıtlarında?
Demirtaş Ceyhun'un bu yeni çalışmasının da, ürettiği sorunlarla bu konuşlardaki kemikleşmiş bir dolu kanıyı sil baştan tartışmaya açacağından kuşkumuz yok.
(Arka Kapak)