"Ancak, Allah'ın cinayeti yasaklayan buyruklarını yerine getirenler en inayetli olanın kullarıdır."
Tüm Genç Türk siyaseti, bir Osmanlı jandarması tarafından Danimarkalı bir Kızılhaç hemşiresine şu kelimelerle özetlenmektedir: "Önce Ermenileri boğazlayacağız, sonra Yunanlıları, ardından da Kürtleri".
Yola çıkanların arasında hastalıklar baş göstermiş, bu talihsizlerin birçoğuna Türkler ve Kürtler tarafından tecavüz edilmiş, geri kalanları ise açlık ve susuzluktan tamamen kırılmıştır.
Allah aşkına, bu kadınlar ne suç işlemişlerdi? Türklere karşı savaşa mı girmişlerdi veya içlerinden hiç değilse birini mi öldürmüşlerdi? Evlerinin işine bakan, çocuklarını büyüten, kocalarının ve çocuklarının evdeki esenliğinden başka bir şey düşünmeyen, sadece onlara karşı olan görevlerini yerine getirmeyi düşünen ve tek suçları Erme-ni olmak olan bu savunmasız yaratıkların suçu neydi? Size soruyorum ey Müslümanlar, tüm bunlar bir suç olarak kabul edilebilir mi? Bir an için düşünün!
Müslümanların görevi, bu hükümetten feragat ettiklerini açıklamak ve Kuran'ın öğretisini ve hadislerini ayaklar altına alanları ve herhangi bir suç işlememiş olan masum kadın, yaşlı ve çocukların kanını akıtanlara itaat etmeyi reddetmektir. Aksi takdirde kendilerini, tarihte benzeri görülmemiş bu caniliğin suç ortağı yapacaklardır.
Hakikat namına ve Türkler tarafından ağır baskılara uğramış bir halkın çıkarına, ayrıca Avrupalılar tarafından yeniden itham edilen İslam inancını fanatizm iddialarına karşı savunmak uğruna, bu kitabı yazmaya karar verdim.