Anayasanın 36. maddesine göre "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir". Bu özgürlük, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde "adil yargılanma hakkı" başlığı altında korunma altına alınmıştır. Bu açıdan adil yargılanma sürecinin en önemli halkasından biri de kanun yollarıdır. Nasıl ki ilk derece yargı merciinde dava açan taraf, ihlal edildiğini düşündüğü bir hakkın yerini bulmasını amaçlıyorsa, kanun yoluna başvuran taraf da aynı amaç doğrultusunda hukuka aykırı olduğunu düşündüğü bir kararın kaldırılmasını talep etmektedir. Temyiz kanun yoluna başvurabilme hakkı veya özgürlüğü de bu bağlamlarda değerlendirilmelidir.
İdari yargılama hukukunda temyiz, iki dereceli yargılama sisteminin uygulandığı davalarda ilk derece mahkemesi veya bu sıfatla verilen kararların, üç dereceli yargılama sisteminin uygulandığı davalarda bölge idare mahkemesi kararlarının Danıştay nezdinde incelenmesine, hukuki denetiminin yapılmasına kanun koyucunun özel olarak saydığı durumlar dâhilinde imkân sağlayan olağan bir kanun yoludur.
İdari Yargılama Usulü Kanununda, 6545 sayılı Kanunla gerçekleştirilen değişiklikler ve 20.07.2016 tarihinde istinaf kurumunun uygulamaya başlanmasıyla, temyiz kanun yolu genel kanun yolu olma vasfını istinaf kurumuna devretmiştir. İdari yargılama hukukunda bir dava hakkında, kanun metninde açıkça yasaklanmadıkça genel kanun yolu olan istinaf kanun yoluna başvurulabilirken; kanun metninde açıkça izin verilmedikçe temyiz kanun yoluna başvurulamaz. Önemli değişikliklerin yapıldığı ve adil yargılanma hakkının hayat bulabilmesi amacıyla kabul edilen kanun yollarından biri olan temyiz kanun yolu, bu eserde ortak bir çalışmanın ürünü olarak ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır.