Napolyonun bir ulusun coğrafyasını bilmenin onun dış politikasını da bilmek olduğunu söylediğinden söz edilir. Bir ülkenin coğrafî durumu ve ona bağlı gelişen tarihî gelenekleri, o ülkenin sonsuza kadar uygulamak zorunda olduğu doğal bir program gibidir. O ülkeyi yönetenler bu siyaseti izlemeye adeta mecburdurlar.
Bugün uluslararası ilişkiler, uluslararası hukuk ve uluslar arası siyasetin önündeki en temel sorun soğuk savaş sonrasında ortaya çıkan tek kutuplu dünya düzeninin kalıcı olup olmayacağı sorusudur. Avrupa Birliği müzakere süreci ve Genişletilmiş Ortadoğu Projesi Türkiye'yi ciddi güvenlik krizine sokmuş görünmektedir.
Türkiye içeriden zayıflatılmış, dışarıdan kuşatılmış bir görünüm arz etmektedir. Ancak krizler aynı zamanda fırsatları da içerir. Krizin iyi yönetilmesi riskleri fırsatlara dönüştürecektir. Türkiye'nin kuşatılmışlığı aşma yollarının başında Türk jeopolitiğine yönelmesi gelmektedir. Türkiye'nin Türk dünyası ile ilişkilerini, Türk Jeopolitiği önceliğine göre yeniden belirlemesi ve bunu kurumsallaştırması gereklidir.