"Kanat" adı verilen organın özellikle kuşlara kazandırdığı uçma, uçabilme yeteneğini kendisinde asla bulamamış yaratılıştaki "insan"ın, varoluşundan beri gözünü doğanın böyle bir niteliğe sahip olan canlılarına çevirdiği anlaşılmaktadır.
Kiminin yanık yanık, pek dokunaklı ötüşü, kiminin viranelere tüneyişi, duruşuyla dahi göreni, duyanı ürkütüşü, kiminin artık büyüyen yavrusunu, kendi barınağını kurması için gagalayıp yuvasından atışı, kiminin özellikle renk ve desen uyumlu, o pek alımlı kuyruğunu açıp kabarmak, sanki kurumlanmakla, hani denir ya kendisini fazlaca ağırdan satışı, kiminin özüyle sözüyle nazlı mı nazlı bir genç kıza örnek olup seke seke yürüyüşü, kiminin avına pençe atmakta sanki gözünü kan bürüyüşü, kiminin rast gelip de seyretmek için dağ bayır aşırtıcı, hayran bırakıp şaşırtıcı güzelliği, kiminin daha bir nice özelliği, hele kişioğlunun benzetmesi, o gözle bakıp görmesi, "öyledir!" diye sanması veya sayması sonucunda kuşlar tabiatın olduğu kadar, insanın da birçok yönden vazgeçilemezleri arasına giregelmiştir.