Ülkemizde yaşamış mahallî fıkra tiplerinin sayısını belirlemek sanıldığı kadar kolay değildir. Bu alanda 1990 yılında Dr. İbrahim Altunel tarafından hazırlanan bir doktora çalışması o gün için ulaşılabilecek sayıya yaklaşmış olabilir. Ancak yeni çalışmalar bizlere yeni mahallî fıkra tiplerini kazandırmaktadır. Belki, bizim istediğimiz özellikleri taşıyan yeni fıkra tipleri ortaya çıkmamaktadır ancak henüz keşfedilmemiş, derleyicilerin ilgisini bekleyen dünün tipleri vardır.
Olayın bu boyutun ülkemiz için geçerli olduğu kadar Türk dünyası için de geçerlidir. Bütün Türk dünyasının bir tür ortak fıkra tipi gibi algılayabileceğimiz Nasreddin Hoca'mızın yanına, Türk coğrafyasında tanınan tipleri de unutmamamız gerekecektir. Belki bir Nasreddin Hoca kadar tanınıp bütün Türk dünyasını güldüren tiplerimiz olmayabilir ama onların da kendi çaplarında şöhretlerinin yayıldığı geniş birer coğrafyanın olacağı unutmamalıdır. Bunlar arasında başka ülkelerin dillerine de çevrilenlerin olduğunu hatırlamalıyız. Aklımıza ilk gelecek olan örnek muhakkak ki Aldar Köse olacaktır. Bunun yanında yer alabilecek olan Kemine, Esenpolat, Ahmet Akay, Ayrım Tağı, vb. birkaç adı hemen ekleyebiliriz.
İnanıyoruz ki Türk toplulukları arasındaki geliş gidişler, bilgi alışverişleri sürdükçe bu fıkra tiplerimiz de pasaportsuz olarak bütün Türk dünyasını dolaşmaya çıkacaklardır. Böylece bizler Türk dünyasının gülme haritasının taslağını da hazırlama şansını yakalayabileceğiz. Yeter ki bizler artık aramızda olmayanların nüktelerini yakınları ve sevenlerinden derleyerek dağarcıklarımıza alabilelim. Son yıllarda sunulan bazı bildiriler ve yayımlanan bazı makaleler bizim için birer umut kaynağı olmuşlardır.
Bu çalışmamız elbette gençler yol gösterecek, belki de bazılarımızı bu tür bir çalışmaya yönlendirecektir. Yeter ki bizler aramayı bilimsel yollarla yapalım ve kaybolmaya yüz tutan hazinelerimizi gün yüzüne çıkarmaya çalışalım.