Avrupa ile kültür alanında yaşanan etkileşimler sonucunda müzik kültürümüze giren viyolonseli, Türk müziği çalgı topluluklarına ilk defa Tamburi Cemil Bey'in (1873-1916) aldığı ifade edilmektedir. Viyolonsel, kendisine has tınısı ve geniş ses alanı ile zaman içinde Türk müziği çalgı topluluklarında kabul görmüş; kökeni itibariyle, topluluklarda tutunabilen birkaç çalgıdan biri olmuştur. Viyolonselin Tamburi Cemil Bey ile başlayan Türk müziğindeki icra yolculuğu, daha çok başka çalgıların icracılığından viyolonsel icracılığına yönelen, Şerif Muhiddin Targan, Mesut Cemil, Tarık Kip, Fırat Kızıltuğ, İsmail Akdeniz, İhsan Özgen vb. icracılar vasıtasıyla devam ettirilmiş, 20. yüzyılın son çeyreğine gelindiğinde, viyolonsel artık Türk müziği çalgı topluluklarının kadim bir üyesi olmuştur. İcra boyutunda yaşanan bu olumlu gelişmeler, viyolonselin Türk müziğindeki eğitim süreçlerine de yansımış; seksenli yılların sonunda, ilk olarak Ege Üniversitesi Devlet Türk Müziği Konservatuarı'nda, lisans düzeyinde, Türk müziğinde viyolonsel eğitimine başlanmıştır. Günümüzde, Ege Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuarı'nda, Afyon Kocatepe Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuarı'nda, Gaziantep Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuarı'nda, Fırat Üniversitesi Devlet Konservatuarı'nda, Gaziosmanpaşa Üniversitesi Devlet Konservatuarı'nda ve Erciyes Üniversitesi GSF Müzik Bölümü'nde viyolonselin Türk müziğindeki eğitimi devam ettirilmektedir