Türk edebiyatına konu olmakta hayli geciken Doğu Anadolu'nun romanlara yansıma biçimi, iki yüz kırk roman öznelinde insan-mekân tema eksenli incelenmiştir. Bu çalışmada roman kahramanlarının Doğu'ya yönelik bakış açısı, mekâna yönelik olumlu ve olumsuz bakış açıları ya anlatıcının ya da roman kahramanlarının anlatım ve diyalogları vasıtasıyla belirlenmeye gayret edilmiştir. Romanların genelinde Doğu, kışlarının sertliği, kısıtlı ulaşım imkânları ve tarıma elverişsiz coğrafyasıyla öne çıkan olumsuz bir imgedir. Karamsarlık kokan tasvirlerle romanlarımıza konu olan Doğu Anadolu, az da olsa, kimi romanlarda özellikle bahar ve yazın etkisiyle tamamen değişmiş; dağların, gürül gürül akan suların, rengârenk açan çiçeklerin verdiği coşkuyla güzel tasvirlere kapı aralamıştır. Özellikle memleket hasretiyle yazan yazarlarda tesadüf ettiğimiz bu olumlu yaklaşım, mitik unsurlarla da beslenerek yüceltilmiştir. Romanların tematik incelemelerini bireysel, sosyal ve siyasal içeriklerine göre sınıflandırıldığı kitapta özellikle Toplumcu Gerçekçi yazarların romanlarında, feodal düzenin tasviriyle birlikte yoksulluk, eğitimsizlik, kadın istismarı, töre cinayetleri, aşiret uyuşmazlıkları yoğunluktadır. Savaşlardan, işgallerden ve göçlerden çok çeken halkın eşkıya hikâyeleriyle renklenen yaşamları; kaçakçılığın, soygun ve kız kaçırmaların sıkça görülmesi, bölgedeki idari sıkıntının rengini göstermesi bakımından önemlidir. Halkın kutsal saydığı dağlara, yatırlara, kişilere sığınması, seyitlerle şıhların artan nüfuzları ve toplumsal rolleri birçok romanda ağırlığını hissettirmiştir. Doğu Anadolu hakkında, roman tarihimiz boyunca yazılan tüm romanlar taranırken hissedilen en baskın duygu huzursuzluktur. Gerek coğrafyasının amansızlığı gerek ikliminin çetinliği gerekse tarihsel temellere dayanan sosyal ve siyasal olaylarıyla Doğu, oraya dışarıdan gelenlerin değil, orada yaşayan insanların bile tahammül sınırlarını zorlamaya yetmektedir. İncelenen romanların tematik ağırlığını oluşturan tüm olumsuz durumlar, edebiyat dünyasını ilgilendirdiği kadar diğer disiplinlerin de dikkatini kuvvetli bir biçimde çekecek niteliktedir. Burada açıkça itiraf edilmelidir ki bu çalışmadan çıkan kanaat ile ülke genelindeki Doğu'ya yönelik olumsuz algı, tamamen örtüşmektedir. Hatta var olan bu olumsuz algı, yaptığımız çalışmanın sonunda çürütülememiş, aksine daha da pekişmiştir.