Çalışmanın temelini oluşturan narsisizm kavramı psikanaliz alanında 19. yüzyılın sonlarında kullanılmaya başlanmıştır. Özellikle başlangıçta Freud'un geliştirmeye çalıştığı ve üzerinde detaylı bir şekilde durduğu narsisizm, psikanalitik literatürde önceleri kişinin kendi bedenini sevgi nesnesi olarak almasını ifade etmiştir. İlerleyen zamanlarda ise libidonun dış nesnelerden çekilerek benliğe yatırılması anlamında kullanılmıştır.
İnsanlık toplumsal kurallara uymakla birlikte anneyle geçirdiği narsisist zamanlara veda eder. Fakat bu vedanın etkileri toplumsal insanın (özne) yakasını hiçbir zaman bırakmaz. Özne, farkında olmasa da her zaman anneyle yaşanan tümgüçlü zamanların özlemini duyar. Bu özlem/arzu, toplumsallaşan özne tarafından hep bir eksiklik olarak hissedilir ve özne, döngüsel bir şekilde bu arzusuna ulaşmaya çabalar. Ancak bu narsisistik zamanlara tekrar dönmek başka bir deyişle aradığını bulmak imkânsızdır.
Bu çalışmanın amacı ele alınan roman kahramanlarındaki narsisist duyguları anlatılanlar ve imgeler üzerinden açığa çıkarmaktır. Bu doğrultuda Türk romanından on eser seçilmiştir. Eserler seçilirken zaman dilimi mümkün oldukça uzun tutulmaya çalışılmıştır. Bunun sebebi narsisizmin Türk romanında nasıl bir seyir izlediğini ortaya koyma gayretinden kaynaklanmaktadır.