Sanat ve edebiyatın değişmesi ancak insan ve toplumun değişmesi ile mümkündür. Bu açıdan baktığımızda, özünde devamlılık ilkesine sahip olan şiir sanatı üzerinden insan ve toplumun nasıl değiştiğini okuyabiliriz. Türk şiirinin dayandığı arketip alanı esas alarak; mısralar, kavramlar ve bunların taşıdığı semantik dünya üzerinden yola çıkıp 19. yüzyılda nasıl bir epistemolojik zihin dönüşümünün gerçekleştiğini okumaya çalışmak oldukça ilginçtir. Bu bağlamda toplum olarak yeni girdiğimiz bir medeniyet dairesi ile beraber bütün bir zihniyet değişimi değil, yalnız insan ve benliğine bakışın estetik içinde nasıl dönüştüğü bu kitapta masaya yatırılmıştır.
Her sanat dalı yüzyıllar içerisinde oluşan bir inanış ve geleneğin epistemolojik birikimine yaslanır. İlerleyen yüzyıllardaki okur ve yazarlar çok geniş ve kapsayıcı bakamazlarsa; bu birikimin yansımasını hakkıyla fark edemezler. Çünkü arka plandaki bu birikim, daha çok sanatçının bilinçaltında işler. Sanatçının bilinçaltındaki en büyük gizem benliğiyle ilgili kodlardır. Bu kodların oluşmasında söz konusu birikim ile devirden devire taşınan ve bazı dönemlerde ise büyük değişimlere uğrayan kültürel epistemoloji etkindir. Bu kültürün değişmesi, şairin kendini okumasına ve estetiğin üretimindeki rolüne büyük oranda etki eder.
Bu kitapta önce Klasik şiirin estetik özne noktasında dayandığı zihniyet açıklanır. Sonra, Tanzimat döneminde yaşanan değişim, örnek şiirler üzerinden anlatılır. Ancak estetik özne değişimi büyük ölçüde Servet-i Fünûn döneminde gerçekleştiği için Tevfik Fikret şiirinde benlik metaforunun Sigmund Freud'un varlık telakkisine uygun bir şekilde ortaya çıkışı yine örnekler üzerinden ele alınır. Bu çalışmanın Türk şiirinin epistemolojik değişimi noktasında önemli bir boşluğu dolduracağı ümit edilmektedir.