Orhan Veli Kanık, bir akşam meyhanede bir arkadaşından Fuzuli'nin "Karban-ı rah-ı tecridiz hatar havfın çekip Gah Mecnun gah ben devr ile nevbet bekleriz" beytini duyunca "müthiş" der. Ardından "Bırak canım, o da el açmışlardan" sözüyle Fuzuli'yi bir anda geriye itiverir. İki tespit arasındaki fark, şiir sanatının güzelliğini teslim mecburiyeti ile şairin kendi durduğu yer dolayısıyla diğerine bir yer belirlemesidir. Bu anekdot bize araştırmamızın problemi olan geleneğin şiir sanatı esas alındığında hep var olacağını ancak zamanın tasarruflarının yeni anlayışlar hatta dayatmalar getireceğini göstermektedir.
Şairler, artık mazmun, istiare gibi kökü soyutlamaya dayalı bir anlayış yerine, imge gibi daha dünyevi bir kullanımı tercih etmektedirler. Ancak geleneğin güçlü yapısı onları sonuna dek ayrı bireyler halinde bırakmaz. Ne kadar öncü, karşıt-sanat kurma fikri taşısalar da kalıcı olma yoluna girenleri ilerleyen yaşlarında metafiziğe dayalı gelenekle ancak Tanzimat sonrası başlayan sürecin sonuçları olarak da yeni bilgilenme ve kabulün çatışmasıyla karışmış bir gelenekle konu, söyleyiş düzeyinde yakınlaşmaktadırlar.