Dünya üzerinde kimliğini tartışmaması gereken birkaç milletten biri de Türklerdir. 'Türk olmak' deyimi, Batıda, İslam'ı benimsemekle eş anlamlı kullanılagelmiştir. Kur'an ilkelerini dünyaya yaymak için ellerinden geleni yapan Türkler, İslam bayrağını hem burçlara hem de gönüllere dikerek bazı milletleri eski dinlerin hasretini çekmekten kurtarmışlardır.Bugün İslam alemi diye bir siyasi varlıktan söz edilebiliyorsa, bu, biraz da Türkler sayesindedir; bu aleme vakti her tür saldırıyı kendini tüketme pahasına püskürten Türkler... İspanya ve Portekiz'de bugün hiçbir Müslüman ağırlığının kalmaması Türklerin bu topraklara el atamamış olması ile ilgilidir. Yalnız, Türkler bütün izzetlerine karşılık zilleti de tatmışlardır. Çünkü Allah; Kur'an ve kainat kitaplarına yaklaşımlarına göre millitleri aziz ve zelil etmektedir. Ülkeleri ve gönülleri sadece yüksek silah teknolojisi ile değil adalet, kalite, dürüstlük, görevleri ehline verme vb. evrensel Kur'an ilkeleri ile fethedenlerin torunları bu gibi ilkelere riayetteki hassasiyet zaafı sebebi ile kendilerine Kar'an'la bağlı miletleri teker teker kaybetmiş ve atalarının vatanlaşırdığı topraklardan çekilmek zorunda kalmışlardır. İşte, Türkler'in Kur'an'la irtibatlı atasözü ve deyimleri, Kur'ana karşı geliştirdiği kalıpları ve Kur'an araştırmaları gibi konuları kapsayan bu kitap, Türk toplumunun Kur'an'la ilişkilerini irdelemektedir. Kitapta, toplumum Kur'an kültürüne yaralayıcı genellemelerle yaklaşılmamış; realite tespit edilip aksayan yönlere dikkat çekilmiş ve Kur'an'la ilişkilerde yakalanması gereken düzey gösterilmeye çalışmıştır. Kur'an'ın tıpkı Asr-ı Saadet'te olduğu gibi gönül gözü ile ve kainat kitabı ile okunması gerekmektedir.