"Allah dostlarının şakası yoktur"
Fırtınanın anbean şiddetlenmesi ile, toz dumana karışıyor ve türbe civarında adeta kıyamet kopuyordu. Hoca Ahmed Yesevi hazretlerinin türbesinin ana giriş kapısının çaprazında, güneydoğu tarafındaki tepeciklerden birisinde bulunan Oğuz Karaçay bakışlarını türbeye çevirdiğinde yedi yüzyıldan uzun bir süredir ayakta duran Yesevi türbesinin kumdan bir kalenin eriyip yere yığılması gibi bulunduğu yerde, adeta yerin içine çekildiğini gördü. Yesevi'nin görkemli türbesi birkaç saniye içinde yerle bir olmuş, bir taş ve toprak yığınına dönüşmüştü.
Mustada Dede derin bir nefes aldı ve her kelimesinin üzerine basarak tane tane konuştu; "Allah dostlarının şakası yoktur, evladım. Bu rüya vasıtasıyla Hazret'in rahatsızlığını bildirmesi senin Yesevi Hazretleri'ne duyduğun muhabbetin karşılıksız olmadığına işaret olsa gerektir."
Hayati Bice bu eserinde, Hazret-i Pir-i Türkistan Ahmed Yesevi hazretleri ile olan manevi ilişkisini ne kadar olabilirse o kadar dile getiriyor. Günümüzde 'yaşamış tasavvufi haller'den nasiplenmek isteyen okuru, Kerkük'ten Otrar'a Medine'den Taşkent'e uzanan geniş bir coğrafyada cereyan eden bir ruh serüvenini okumaya davet ediyor. Muhabbetle yazılmış satırlarının gönlünüzü ışıtacağı / ısıtacağı kesin olan, bu ihmal edilemez manevi sofraya, buyurun.