Küreselleşme sürecinin 1960'lı yıllarla reel, 80'li yıllarla birlikte başlayan finansal sektörü kapsayan etkisinin yansıması, artarak devam etmektedir. İçinde yaşadığımız cari koşullarda her ülke, her sektör, her firma ve hatta her kişi dünya ekonomisi ve politiğinde, her alanda etkin, ciddiye alınan ve sözü dinlenir olmak istiyorsa, meydana gelen olayların ne anlama geldiğinin önceden farkına vararak, olası gelişmeler üzerine politikalar geliştirmelidirler. Günümüzde dünyanın herhangi bir yerinde faaliyet gösteren bir firmanın, ileri teknoloji, kalite ve rekabetçi fiyat üstünlüğüne sahip özellikler taşıyan bir mal üretmesi, birçok ülkede yüzlerce hatta binlerce firmanın iflas etmesine yol açabilmektedir. Bu nedenle firmaların üretim sürecinde, kaynakları tam istihdam koşullarında kullanmaları yetmediği gibi, artık aynı zamanda tam etkin kullanmaları da kaçınılmaz bir gerekliliktir. Bu noktadan sonra firmaların ürünlerine olan talebin yüksekliği, düşüklüğü ve kalıcılığının boyutunun anlaşılması, tüketicilerin ve firmaların, kamu kurumları ile merkez bankalarının uygulamaya koydukları maliye ve para politikaları ile, ülkelerinin kamuoylarına açıkladıkları endeks verilerini doğru anlamaları, yorumlamaları ve sonraki üretim adımlarını ona göre atmalarıyla birebir bağlantılıdır. Acımasızca rekabetin sürdüğü ulusal ve uluslararası ekonomi arenasında, ülkelerin ve firmaların dünya ticaret pastasından daha fazla pay alabilmelerinin başka yolu bulunmamaktadır…