Osmanlı İmparatorluğu ve sonrasında kurulan Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca siyasi, ekonomik, kültürel ve jeostratejik öneme sahip bir ülke olmuştur. Osmanlı imparatorluğunun yıkılışına denk gelen 18. y.y'ın sonları ile 19. y.y.'ın başlarından itibaren sömürge arayışı içinde olan batılı devletler bu durumdan faydalanmak adına çeşitli faaliyetlerden geri durmamışlardır.
Osmanlı topraklarına ayak bastıkları günden itibaren haçlı seferlerinin misyonunu devam ettirme niteliğindeki bu akınlar günümüze kadar neredeyse aralıksız bir şekilde devam etmektedir.
Teknolojinin gelişmesine binaen dünyanın küresel bir köy haline dönüştüğü çağımızda misyonerlik faaliyetleri ana amacını muhafaza ederek yeni stratejilerle Asya kıtası üzerindeki saldırılarını din kisvesi altında sürdürmektedir. Özellikle Ortadoğu coğrafyasında yaşanan son gelişmeler İslam dünyasında bir gedik açarak misyon faaliyetlerine kolaylık sağlamıştır.
Bu minvalde savaşlar, iç çatışmalar ve kaos ortamı Hıristiyanlık propagandası için uygun zemin olup İslam dinini de kötülemek için de bir fırsata dönüşmüştür.
Türkiye'deki misyonerlik faaliyetlerinin son yüzleri ise Güney Koreli Evanjelist misyonerler olmuştur. Dünya genelinde yürütmüş oldukları faaliyetlerin benzerini aynı stratejiler ışığında Türkiye'de gözü kara bir şekilde gerçekleştirmek Evanjelist Korelilerin ne denli aidiyet duygusuna sahip olduklarını göstermektedir.