Dilin bilinçle olan yakın ilişkisi, onu siyasal savaşımın temeline yerleştirir. Hukuk dili de, hukukun kendisi gibi bu savaşımın temel boyutlarından birini oluşturur. Türkiye'nin çağcıllaşma sürecinin sancıları, tarihsel olarak toplumsal yaşamın her alanında olduğu gibi hukuk dilinde de kendisini göstermiştir. Hukuk dili, Aydınlanma savaşımı içinde önemli ölçüde dönüşmüştür. Bu dönüşüm nasıl gerçekleşmiştir ve bu dönüşüme yol açan etmenler nelerdir? Arapça ve Farsça ağırlıklı hukuk dilinden, söz varlığı Türkçeleştirilmiş bir hukuk diline geçişe neden gereksinim duyulmuştur? Hukuk dilinin Türkçeleştirilmesindeki ölçü nedir? "Yaşayan dil" tezinin tarihsel anlamı nasıl çözümlenebilir? Tüm bu dönüşümü ve buna bağlı tartışmaları koşullandıran siyasal zemin nasıl kavranabilir? Kitap, bu temel sorular ekseninde, Türkiye'nin Aydınlanma savaşımına eşlik eden hukuk dili dönüşümünün sancılı tarihinin izini sürmeyi amaçlıyor.