Kemalist laiklik dünyevi seküler bir dünya görüşü olmaktan ziyade,dini devlet eliyle yeniden şekillendirmeyi hedefleyen bir ideolojidir. Buamaçla üzerine dayandığı İslâm söylemi, özel alana ait, aydınlanmış,rasyonel ve milli bir 'Türk İslâm'ı' karşısında siyasi, bağnaz,hurafelere dayalı ve yabancı (Arap) kültürü etkisinde bir 'gerici İslam'(irtica) karşıtlığını temel alır. İslâm'ın bu şekilde bir zıtlık temelindekavramsallaştırılması, Türkiye'de erken Cumhuriyet ile çok-partilidemokrasi dönemleri arasında laiklik ideolojisi açısından önemli birsürekliliğe işaret eder. Bununla birlikte tek-parti iktidarının sonaermesi laiklikle ilgili önemli söylemsel dönüşümlerin yaşandığı yenibir dönemin başlangıcını oluşturur.
Türkiye toplumunun kültürel çatışma eksenlerinden birinin laiklikmeselesi üzerinde yükselen ihtilaftan kaynaklandığı söylenir. Laikliğin,daha doğrusu sekülerleşme sürecinin sınırları (devlet laik olabilirveya laiklik özel alanın konusudur, şahsidir) bu çatışmanın öznelerinide tayin eder. Bu tartışmalar elbette yalnızca laikliğin anlamına dairdeğildir; devlet, toplum, modernite/modernleşme kavrayışlarına ve
dinin kamusal alandaki rolüne doğru genişleyebilir.
Elinizdeki kitap, Türkiye'de laiklik ve sekülerleşme süreçlerinin İslamile ilişkisini Menemen Olayı ve Malatya Hadisesi gibi vakalar, Türkçeezan, Alevilik ve Said Nursî hakkındaki tartışmalar üzerinden dönemingazete ve dergilerine de mercek tutarak takip ediyor.
Türkiye'de halaevam eden ve "fay hattı" niteliğindeki bir tartışmanınçıkış noktalarını ve daha önemlisi toplumsal ve siyasi sonuçlarınıdetaylarıyla ortaya koyuyor.