Türkler tarih sahnesine çıktıkları yıllarda ilk muhatap oldukları millet Çinliler oldu. Onlarla yapılan savaşlar uzun yıllar sürdü. Yerleşik medeniyet düzenine sahip olan Çinliler Türklerin gücünü, yaşamını ve askerlerini nasıl eğittiklerini öğrenmek için ajan olarak kendi rahiplerini yollamaya başladılar. Onların bir diğer işi de Gök Tanrı dinine bağlı olan Türkleri Budizm'e sokmaktı. Daha sonraları bundan vazgeçip politik casusluk önem kazandı. Çinli Prensesleri evlenmek üzere Türk beylerine yolladılar ve onlardan gelen bilgileri de kullandılar.
Tarih boyunca devlet kuran Türkler, düşmanlarını kontrol altında tutmak için casuslar kullandılar. Bunun için de o ülkenin dilini bilen casusların yanı sıra onların içinden de elemanlar buldular.
İslam dini geldiğinde de Peygamberimiz Hz. Muhammet Medine'ye hicret edince casusluk olayına önem vermiştir. Bunun da ilk meyvesi Bedir Savaşı'nın kazanılması olmuştur. Casusları aracılığıyla Şam'dan dönen Kureyş Kervan'ını yakalamak için onların konaklayacağı Bedir mevkiine onlardan önce gelerek savaş pozisyonu alıp kazanmıştır. Peygamberimiz vefatına kadar İstihbarat faaliyetlerini bırakmamıştır.
Selçuklu, Anadolu –Selçuklu, zincirinden sonra kurulan Osmanlı Devleti de İstihbarat'a ağırlık vermiştir. Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u almak için birçok casus kullandığı ve bunlara da paralar verdiği biliniyor. Osmanlı da İstihbarat 16. yüzyılda Avrupa'da çok güçlüydü, öyle ki Katolikliği red eden Martin Luther Protestanlığı kurduğunda onu takibe aldırıp her gün İstanbul'a bilgi dolu mektuplar yollanıyordu. Böylece Vatikan'a karşı çıkan Protestanlık desteklenmiştir.
19. yüzyıla gelince 2. Abdülhamit istihbaratın önemini bildiğinden bir kurum oluşturmak istemiş ama altyapıyı yabancılar kullanılarak onlara yaptırırken, ondan sonra Teşkilatı Mahsusa kurulmuş ve buradaki ajanlar özellikle İngilizlerle mücadele etmişlerdir.