Tehdidin kaynağı ister düşman isterse padişah olsun dünyanın geri kalanına karşı yoldaşlarının yanında saf tutmaya and içmiş bir savaşçı kardeşliğiydi yeniçeriler. Devşirme olmanın verdiği derin yalnızlık duygusuna bir çareydi "Yeniçeri Yoldaşlığı". Kim bilir belki de bilinemez diyarlara uçan bu katar katar turnalar, tarihin külleri arasında, savaş meydanlarında unuttuğumuz bu hayaletler ordusu, inandıkları gibi Rical-i Gayb'a karışmışlardır. Kim bilir belki de bu hayaletleri tanımak, biraz da kendimizi tanımak olacaktır. Erdal Küçükyalçın, bilim adamı kimliğine bağlı yorum cesaretini sergilemekten kaçınmıyor. Yeniçerilik konusunu merak edenler gibi yeni yorumlar bulmak isteyenler de hemen okumalı bu kitabı. Turna bir kez daha uçup gitmeden gölden, Yeniçerilik nedir, nasıl ve hangi sebeplerle kurulmuş, hangi tarihi süreçlerden geçmiş ve Bektaşilikle ilgisi nedir? Bu soruların karşılığını bulabilirsiniz bütün açıklığıyla. Yol, yoldaşlık, 'Seğirdim Koşusu', 'Leylek Çadırı', mehteri ile; kazanları, gülbangları, yeminleri, kışlaları, sancakları, rütbeleri, yapı, gelenek ve inançlarıyla Yeniçeri Ocağı... Solaklar, çavuşlar, avcılar, aşçılar, casuslarıyla Osmanlı ordusunun kalbi yeniçeriler... Mevcut algılardan hareket eden Küçükyalçın, hem bu algıları yıkmayı hem de Yeniçerilik ve Bektaşilik bağlarını ortaya çıkarmayı hedefliyor. Turna simgesine bağlı olarak anlatılan şiirsel bölümler ise olağanüstü. Tarih bir de bu açıdan okunmalı. Yeniden...