Olgunlaşması gereken ruhlarımız niçin birbirini yiyor? Topluca tekâmül edecek yerde niçin birbirinin kuyusunu kazıyor? Onları bu hâle kim getirdi? Hangi mikrop el uzandı ruhların dünyasına? Hangi canavarın dişleri takıldı yüreklerimize? Kimin dünyası bu? Sürgün edilenlerin mi, sürenlerin mi? Doğuştan temiz olan insan ruhunu kim kirletti?
1980 darbesinin arifesinde anarşi ve kaosun hüküm sürdüğü yıllar…
Karşıt görüşteki grupların çatışmaları yüzünden üniversitede okumanın, hayatın giderek zorlaştığı zamanlar…
Erzurum'da üniversite çatısı altında yolları kesişen, dostluğu ve düşmanlığı aynı anda tecrübe eden, bu vesileyle gerçek hayatı öğrenen bir grup genç…
Fakültedeki öğrencilerin hayran olduğu Nalan, davaları uğruna her şeyi yapmayı göze alan Rasim ve Musa… Onlara nazaran daha sakin ve temkinli, her koşulda hakkı ve sabrı tavsiye eden Mehmet Fuat…
Ve tüm bunların ortasında rüzgârın estiği yöne savrulan, mazlum, yoksul, öfkeli ve sabırsız Zülküf… Daha rahat bir hayat sürmek için her yolu deneyen, sevdiği kıza kavuşmak uğruna devamlı taviz veren, kapıldığı hayallerin peşinden hiç usanmadan koşan, yaptığı yanlış seçimlerin bedelini her defasında çok ağır ödeyen, geleceğini heba eden Zülküf…
Nurullah Genç'in kendi yaşam öyküsünden esinlenerek yazdığı, ödüllü ilk romanı Tutkular Keder Oldu, ülkemizin oldukça zor günlerden geçtiği bir dönemde, genç yüreklerin hayallerini dahi çepeçevre kuşatan karamsarlık, hüzün ve öfkeye karşılık ümit, sabır ve zorluklarla mücadeleyi samimi bir dil ve eşsiz bir kurguyla hatırlatıyor.