Bingöl'ün en batıdaki küçük Mırun Köyü'nde doğup büyüyen, okul öncesinde Kur'an öğrenen Hüseyin Çelebi, köydeki çocukluk yaşamını, İstanbul'daki lise yıllarını ve Almanya'daki öğrenim ile çalışma yaşamını anlatıyor. 2 yaşında annesini ve 5 yaşında da çok şey borçlu olduğu yeni evli ablasının ölümünden etkilenen yazar, babası Ali Efendi ve üvey babaannesi Hatice Nine tarafından 12 yaşına kadar büyütülür. 1961'de köyde okulun açılması ile 12 yaşında ilkokul 4. sınıftan okula başlayan Hüseyin, lise için gittiği İstanbul'da kendini yeniden doğmuş gibi hisseder. Köyde öğrendiklerinin çoğunu bırakmak zorunda kalır. Yüksek öğrenim için Almanya'ya devlet bursu kazanır. Gittiği Almanya'da üçüncü kez doğmuş gibi olur. Yepyeni bir lisan ve kültürle karşılaşır. Doktora yaparak akademik kariyer için sırası ile Fırat Üniversitesi (Elazığ), Mersin Üniversitesi ve Ahmet Yesevi Üniversitesi'nde (Kazakistan) çalışır.
Yazar, bu yaşam akışında köyden şehre gelmenin, yabancı bir ülkede olmanın zorluklarını, Batı'nın kibrini, gördüğü ayırımcılığı ve edindiği deneyimlerinin tarihsel arka planını akademik bir bakış açısı ve akıcı bir dille anlatmaktadır.