Türkiye tarihinin geç ortaçağ dönemine Anadolu tarihi coğrafyasında damga vuran Anadolu Türk Beylikleri dönemi, aşağı yukarı XI.yüzyıl sonlarından XVI.yüzyıl başlarına kadar uzanan bir süreci içerir. Dolayısıyla bu süreç, genel olarak Anadolu'nun yaklaşık 400 yıllık tarihi boyunca hemen hemen her şehrin bey hükmünde beylik statüsünde yönetildiği bir dönemdir. Türkiye Tarihine bu perspektiften baktığımızda Anadolu Türk Tarihinin yazımının Türk beyleri eliyle nasıl derlendiğine, uzun ve oldukça sıkıntılı bir kaotik dönem içeren Moğol tahakkümüne direnişlerine, Selçuklu saltanat hukukunu tüm müesseseleriyle her seferinde nasıl ayakta tutmaya çalıştıklarına şahit oluruz. Ancak bu gerçekten böyle midir? Ve yaklaşık 400 yıl boyunca aşağı yukarı aynı nesillerden ve aynı amaçlarla Anadolu topraklarına gelip konan bu insanlar neden bir araya gelmemişlerdir? Hatta buna direnmişler, kanlarını dökmüşlerdir? Anadolu halkının bu oldukça meşakkatli döneme Türk beylerinin nesiller boyunca devam ede gelen hasletleriyle tahammül ettiğini anlıyoruz ama özellikle Uc Türkmen Beyleri'nin birleşik değil tekil biçimde var olmak arzusunun -belki de fıtratı nedeniyle uzun süren bu var olma savaşının- birbirinin kanını döke döke içlerinden birinin lehine ivme kazanmış olduğunu, Anadolu'da Selçuklu küllerinden Uc Türkmenleri kimliği aracılığı ile oluşan Osmanlı Uc Beyliği'nin devlete evrildiğini ve hatta bu devletin de ortaya çıkışının üzerinden aşağı yukarı 300 yıl geçtikten sonra Anadolu topraklarına egemen olabildiğini fark ederiz.