Jean Honeychurch'ün sıkıcı ismi dışında nefret ettiği tek şey, lakabıydı: Uğursuz. Şansızlık, gittiği hiçbir yerde yakasını bırakmıyordu zaten Jean de sırf bu yüzden New York'a, teyzesi ve eniştesinin yanına taşındığına seviniyordu ya. Belki de ülkenin diğer ucundayken talih bir gün Uğursuz'a gülerdi. Ya da en azından Uğursuz, kendi yaşadığı kasabada yol açtığı kargaşadan ve kötü ününden kurtulmuş olurdu.
Fakat anlaşılan, dertler ve belalar New York'a kadar onu takip etmişti. Ve bu belalar da, ailenin günah keçisini evinde görmekten memnun olmayan kuzeni Troy'ye büyük sıkıntı yaratmıştı. Güzeller güzeli, göz alıcı Tory'nin tehlikeli bir sırrı vardı.
Uğursuz yüzünden ortaya çıkacak olan bir sırdı bu.
Uğursuz zamanla, kaçtığı şeyin yalnızca kötü şans ve talihsizlik olmadığını farketti. Daha kötücül, daha sinsi bir şeyler vardı... Ve doğduğu günden beri taşıdığı, adına lanet dediği bir aile sırrı, kim bilir, belki de onu kurtarabilecek tek güçtü.