Kimya sanayisi, plastikten kozmetiğe, ilaçtan boyaya, üretiminin yaklaşık %30'u tüketiciye doğrudan ulaşan bitmiş ürünler; %70'i ise diğer sektörlere ham madde sağlayan ürünlerden oluşan merkezî bir endüstri koludur. Bilimin sihirle karıştığı efsanevi simyanın dönüşü, bu defa kimya sanayisinin üretimleri ile gerçek olacak gibidir. 21. Yüzyıl kimya sanayisinin altın çağının başlangıcı olarak anılacaktır. Simyacıların yapamadığını modern zamanların kimyagerleri yapacak, dokundukları her ürünü altından daha değerli tüketim mallarına dönüştüreceklerdir.
Kimya sanayisi; özellikle biyokimya/biyoteknoloji ve nanoteknolojide yaşanan bilimsel gelişmelerin, kadim bilgi ile buluşturulmaya çalışıldığı tarihi bir dönemeçtedir. Geleneksel yöntemlerle, bilimsel yöntemlerin arasında sancılı bir süreç geçiren alan, bu dönüşümü doğru yönetilebilirse ülkemizin kaderini değiştirebilme potansiyeline sahiptir. Çünkü son yıllarda dünya genelinde; doğal kaynaklı kozmetik ürünler, parfüm ve ilaç üretimi yönünde bir eğilim baş göstermiştir.Ekolojik dengeleri bozmadan, nitelikli, markalı ve dünya pazarında yarışabilecek katma değeri yüksek ürünler yapabilmek çok önemlidir. Bu sektörler kadın istihdamı için de çok uygun olup, ülkemiz mutlaka alana yatırım yapmalı, aktif ürün/hammaddeler üretecek pilot tesisler kurmalıdır.
Bu kitap; doğal bitkisel kaynaklarımızı(Gül, zambak, yasemin, kantaron, turunçgiller, defne vs) tanımlamak, onları sağlıklı ürünlere çevirerek ekonomimize ne kadar katkı sağlayabileceğimize dikkat çekmek amaçlı kaleme alınmıştır. Bunun yanı sıra aromaterapi, parfüm, esans, organik kozmetik gibi kavramlar tanımlanmış ve son bölümde biyomedikal bitkilerle ilgili yazılarıma yer verilmiş olup, sorunlar/çözüm önerilerinden bahsedilmiştir.
Kitabın faydalı olmasını umuyor ve diyorum ki; "Kimyaya Hükmeden Dünyaya Hükmeder".