Türkiye tarih boyunca ana göç güzergahında yer alması sebebiyle göçlere sahne olmuş bir ülkedir. Ancak özellikle 1990 sonrasında, Körfez Krizi başta olmak üzere diğer çatışma ve istikrarsızlıklar nedeniyle yakın coğrafyalardan göç akımları yaşanmıştır. Bu dönemde, Somali, Sudan, Afganistan ve Etiyopya gibi ülkelerden, transit ülke olarak mülteci akımlarının devam etmiştir. Halen devam etmekte olan Suriyeli göçmen akımı bu sürece eklenmiştir. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) verilerine göre Türkiye, bugün birçok yabancı ülke vatandaşının iltica etmek istediği devletler arasında ilk sıralarda yer almaktadır.
Türkiye'nin göç politikalarının ve Avrupa Birliği'ne tam üyelik sürecinin bu politikalara yansımalarının ne şekilde olduğunun/ olacağının incelenmesi, uluslararası normlar, Avrupa Birliği müktesebatı ve ilgili olduğu tüm konuları da kapsayacak şekilde etkin bir göç yönetimi modeli önerisinde bulunulması çalışmanın konusunu oluşturmuştur.
Göç yönetiminde her ülkede uygulanabilecek standart bir uygulama modeli olduğu ve/veya olması gerektiği düşünülmemektedir. Göç yönetimi uygulamaları ülke gerçekleri, ihtiyaçları ve deneyimlere göre şekillendirilerek geliştirilmektedir. Bu çerçevede göç yönetimi için bu olgunun tüm boyutlarını kapsayan sürdürülebilir bir model geliştirilmesi gerekmektedir. Çalışmamızda bu ihtiyaç gözönünde bulundurularak öneriler geliştirilmeye çalışılmıştır. Konunun teorik boyutunun yanı sıra uluslararası hukuk, AB müktesebatı, ulusal mevzuat, politika belgeleri ve kurumsal yapılanma bağımsız değişkenler olarak incelenerek temel bir perspektif sunulmuştur.