Yokluğun, yoksulluğun, sosyal feodalite zihniyetinin ve sınıflar arası kopukluğun hüküm sürdüğü bir toplumun yaşam sürecinden kaçıp yeni bir hayat arayışına giren Hasan ile Rıdvan'ın bir damla umut peşindeki çırpınışlarında sürüklendikleri trajik serüvenlerinin hikâyesi.
Bir baba oğul ilişkisi içindeki bu iki dostun, birlikte verdikleri yaşam savaşı boyunca yaşadıkları serüvenlerinde sevgiye, özleme, hayal kırıklığına, kardeşliğe, öfkeye, affetmeye, acıya, hüzne ve ölümün sancısına Çukurova'nın panoraması eşliğinde yazarın zengin betimlemeleri ile tanık olacaksınız.
Bu kavgayı kazacaklar mı? Hayat onlara adil davranacak mı?
O duvarlar, o küf tutmuş, çürümüş o taşlar, o yosunlar… Güneş mi yoktu oralarda, rüzgâr mı yoktu? Toprakları kavurup çatır çatır çatlatan o kuru nefes de mi yoktu? Yoktu işte ne güneş ne rüzgâr ne nefes... Apayrı bir dünyaydı orası. Hiçbir şey yoktu. Sadece yosun ve sadece kapkara bir rutubet vardı