Sevil, ahizeyi yerine koyduğunda hâlâ telaşlıydı. Kalkıp odanın içinde dolaşmaya başladı. "Bu saat ne de yavaş ilerliyor!" diye söylendi. Sanki her bir dakika ona bir saatmiş gibi geliyordu. Nihayet bir saat böyle geçti. Ancak Umut okuldan henüz gelmemişti. Tedirgin anne pencereye çıkıp gözünü yola dikti.
Arabaların gürültüsü ile ağaçların üzerindeki kuşların cıvıltısı birbirine karışmıştı. Sokaktaki insanların her biri bir başka tarafa gidiyordu. Ama hiçbirinin Umut'un annesinin kalbindeki ıstıraptan haberi yoktu.
Dakikalar geçtikçe telaşı da bir o kadar artıyordu. "Neden gelmedi daha?" diyerek odanın içinde gidip gelmeye başladı. Sonra birden durdu. Bir şey düşünüp mantosunu giyindi. Tam kapıyı açıp dışarı çıkacaktı ki zil çaldı. Heyecanla kapıyı açtı. Açması ile "Aman Allah'ım!" deyip dövünmesi bir oldu. Umut, komşularının oğlu Mehmet'in kollarında kanlar içinde yatıyordu.