Ülkeleri işgal eden emperyalistler, ülke insanını önemsemediği gibi ülkenin değerlerini de önemsemez.
Anadolu'yu işgal edenler hep bu yanılgıya düşmüş derslerini alıp geldikleri gibi değil, birçok fire vererek gitmişlerdir.
İşte Anadolu yine böyle bir Emperyalist sarmalda, özgürlük uğruna örgütlenenler sadece askerler değil, çocuk denebilecek yaştaki yurtseverlerin işgalcilere karşı nasıl direnip, dünyanın en güçlü istihbaratlarını nasıl çaresiz bıraktığını, mücadelelerini bu romanda şiirsel bir anlatımla okuyacaksınız.
Her şey Tiflis'te yaşayan Ali'nin Ermeni papazlarından birini öldürmesiyle başlıyor. Bu olayla, Posof'a kaçan Ali'nin peşinden ağabeyi Nizam ve ailesinin de gelmesiyle ailenin, Tiflis'ten İstanbul'a uzanan "kaça-kaçlık" öyküsü de başlamış oluyor.
Eski bir Osmanlı subayı olan Nizam, Ardahan'da da takip edildiklerini ve orada daha fazla kalamayacaklarını anlayınca, ailesi ile birlikte, içinde yer aldığı teşkilatın yönlendirmesiyle; kimliklerini gizlemek için "konar-göçer" bir çingene kafilesinin içine giriyor.
Önceleri yadırgadıkları bu millete zamanla alışmaya başlıyor, zorluklara karşı beraber mücadele veriyorlar. Burada da yağmacı çeteler yakalarını bırakmıyor. Nizam'la birlikte, onurlu yaşamın önemini öğrenen kafile, yaşamları uğruna kendilerini savunmaya başlıyorlar. Bu sırada Nizam ve ailesini yeni bir yolculuk bekliyor. Gemiyle Samsun'a giden aile, işgal topraklarından çıkmanın özgürlüğünü tadıyor ve buradan da yine bir gemiyle İstanbul'a gidiyorlar. Kendilerine orada yeni bir hayat kuran aile bir kez daha yeni bir işgalle karşı karşıya kalıyorlar. Ailedeki her birey, Kurtuluş Mücadelesi'nde farklı sorumluluklar üstleniyor. Kitap, yıllarını mücadeleye vermiş bir ailenin savaşla, acılarla ancak umutla ve yer yer mutluluklarla geçen öyküsünü anlatıyor.