Hiç göndermeyeceğin mektuplar yazdın mı?
Varacağı bir yeri olmayan mektuplar. Adresini kaybetmiş, kaybolmuş, kimsesiz mektuplar.
Benim gibi.
Aşkın kaybolmuş bir mektubuyum ben. Adresini kalbinde kaybetmiş.
Böyle olacağı belliydi aslında.
Küçücük bir çocukken;
Baharın ilk zamanları dağlarda papatyalar açardı. Uyanır uyanmaz koşarak giderdim onların yanına. Annem arkamdan bağırırdı:
- Kızım aç aç çıkma dışarı, kahvaltını yap!
Kim dinlerdi ki papatyaların ruhumu çağıran emirlerine karşı annemin bağırışlarını?
Bir solukta kendimi papatya bahçesinde bulurdum. Atardım hemen kendimi üzerlerine doğru. Gözlerimi kapatırdım.
Bir süre sonra arıların vızıltılarını, böceklerin seslerini, rüzgârın hışırtısını duymaya başlardım. Öyle bir an gelirdi ki papatyalar kulağıma şarkılar fısıldıyor sanırdım.
Şimdi gözlerimi kapattığımda, korkunç bir uğultudan başka bir ses gelmiyor kulaklarıma.
Dünya uğulduyor.
Kalbim uğulduyor.