Büyükleri anmak gerekir. Kur'an-ı Kerim'de bunlara çok örnekler vardır. İz bırakanlar,
kanaat önderleri, velînimetimiz anmayı öğrettikleriyle amel ettiğimiz eli öpülesi muhtereme
annelerimiz …
Onlar peygamber bahçesinden birer gül goncasıdır. Etrafına İslâm kokusu veren, ışık saçan
kandillerdir. Onlar ki peygamber Efendimizin kızı fatıma validemizi,Aişe validemizi örnek almış
muhtereme validelelimizdir. Bu ki¬tapta şükranla hasretle anacağız, inşallah!
Söz konusu muhtereme hatunlar Dinimiz öğrenmeye, öğretmeye büyük önem vermişlerdir.
Efendimiz'in tebliğinin ilk yıllarında okuma yazma bilenlerin sayıları çok azdı ve bunların birçoğu
vahiy kâtipliği yapmaktaydı. Bedir Savaşı'nda Efendimiz'in okuma yazma ile ilgili
menakıbında bize gösterilmektedir ki; Efendimiz, Arap toplumunu bırakın okuma yazmadaki
ilerlemesine katkısını, eğitim ve aydınlanmalarda bir devrim ve metodoloji geliştirmiştir.
Efendimiz'in eğitim metodolojisi çok yönlü, eğitici, insanı hedef alan ve çözüme yönelikti. İslâm
medeniyetinin ilk eğitim kurumları da vakfedilen mekânlar ve mescitlerdir. Ashab-ı Suffe bu konuda
örnek teşkil eder. İlk zamanlarda mescitler birer ilim ve tebliğ müessesesi olmanın yanında,
önemli yönetim konularının konuşulduğu, istişare yeri, ordu karargâhı, yargı kararlarınınyürütüldüğü ve elçilerin kabul edildiği mekân olarak da işlevlerini sürdürmüşlerdir.
Hira'da "oku" emriyle başlayan eğitim Hz. Erkam'ın Peygamber Efendimiz'e "evim evinizdir ya
Resulallah" dediği evden başlayıp oradan da Ashab-ı Suffe'ye yayılarak genişlemiştir.
Ashab-ı Suffe'nin eğitimini ise el-Muallim sıfatı olan Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)
yapmıştır. Fethedilen topraklarla genişleyen İslâm coğrafyası içinde farklı dil, din ve kültürler
bünyesinden dini eğitime olan ihtiyaç artırılırken diğer taraftan İslâm ilim yuvaları
tesisi edilmiştir. Tekke ve Zaviyeler. Mektep, Medreseler bu anlamda vakıflar devreye girmiştir.
İşte Cuma kadın dergahı bunlardan biri tanesidir.