Özel nesnelere fazlasıyla hevesli, farklı alanlara meraklı, biriktiren, irdeleyen, çok okuyan, çok araştıran, yetmedi bir o kadar deneyen mimarlık fakültesi dekanı hatta rektör adayı Mustafa Ayas Ofyaz kendi kendine bir zekâ oyunu kurgular. Amacı ise bellidir: Tutkunu olduğu Şehri İstanbul'un 1800'lü yıllarını ziyaret etmek. Her detayı düşünür, planlar, bir araya geleceği tarihi kişileri uzun uzun inceler, dönemin tüm siyasi ve tarihi durumunu hatmeder, ayrıca açık rüya ile ilgili çalışmalarını da derinleştirir. Lakin planlarında Fındıkzade'de bir mahalle hamamında, kafasına
yediği bir hamam tasıyla namüsait bir vaziyette uyanmak yoktur. Dekan Mustafa, yeniçeri eskisi Bekir Usta'nın işlettiği hamamın külhanında çalışan bir garip Mustafa'dır artık. İstanbul sokaklarının tam da yangınlarla, salgınlarla, iç ve dış siyasi karışıklıklarla iç içe olduğu dönemde hem yeniçerilerin hem Nizam-ı Cedit askerlerinin hem de tefeci İzak'ın peşinde olduğu Mustafa'nın hamam ile 2010'ların İstanbul'u arasındaki bazen eziyetli bazen lezzetli gelgitleri devam eder. Mimar Ahmet Turan Köksal'ın ilk romanı Ustura "Yatağından Kalkmaz Uyurgezerin Maceraları", 19. yüzyıl Osmanlı'sı ve İstanbul'una tam da günümüzden bakan incelikli, eğlenceli ve sürükleyici bir hikâye anlatıyor. Ne kadarı hikâye ne kadarı gerçek? Bilinen tek şey, zekice kurgulanan bu oyunda hem kovalanan hem kaçılan tek mevhum zamanın ta kendisi. Geriye Döndükçe Değişen, Bugünden Baktığımızda Tekrar Tekrar Şekillenen…