Biz bir rüyada mı yaşıyoruz? Gerçekten burada mıyız, uyanık mıyız, tam olarak anlamadığımız ya da kontrol edemez göründüğümüz bir realitede mi yaşıyoruz? Biz gerçekten kimiz: Düşünceler, rüyalar, duygular ve anılar mıyız? Yoksa daha fazlasımıyız farkındalık, irade, Öz ve ruh muyuz?
Neyin gerçek olduğu ve bizim bir rüyada yaşayıp yaşamadığımızla ilgili varoluşsal soru sadece filozofların ve mistiklerin değil, birçok bilimcinin de ilgi alanını oluşturmuştur. Albert Einstein'ın şu sözü bunu ifade eder: "Realite çok ısrarlı ve sürekli bir illüzyon olsa da, sonuçta bir illüzyondur." Kuantum fiziğinin ve ışığın ikili doğasının keşfedilmesi tartışmayı yepyeni bir düzeye çıkarmıştır. Biz de dâhil, tüm evren göründüğü kadar katı değildir. Realite ve madde esnek ve değişebilirdir, onlar bir zihin yapısıdır.
Eğer hayat bir rüya ise o rüyayı kim görüyor? Uyanmak ve hayatı tamamen uyanmış olarak yaşamak ne anlama gelir? Kadim bilgeler onu aydınlanma olarak tarif ederlerdi. Ramtha'nın bu kitapta yer alan öğretileri bu soruları ele alıyor ve bizim nasıl olup da bir rüyada yaşadığımızı ve uyanmanın önemini açıklıyor. Ramtha, beyinde ve derin bilinçaltında saklı olan anahtarları da ifşa ediyor ve tüm bilgiye ve zihnin gücüne erişime sahip bir üstat olarak uyanmak için o anahtarlara nasıl ulaşacağımızı öğretiyor.
"En büyük fetih, sabah uyandığınızda, o günle ilgili -önyargılar, duygular ve mağduriyetlerle çarpıtılmamış olan sınırsız bir görüşe sahip olmaktır. O zaman, diğer boyutlara sınırsız bir erişime ve huşu verici bir güce de sahip olursunuz. Böylece, gelecek sizin içinizden akmaya başlar..."