Gece gri tonlar halinde ilerlerken, el ayak eviçlerine çekildiğinde, bir süre sofra başında ince mutluluklarını tanımlamaya çıkacak insanlar. Sonra, sabah vardiyasının uykuya yatan insanları, birer ikişer gökyüzünden çekilen yıldızlar gibi kapatacak gözlerini. Çünkü artık, gece, grilikleri geçerek bütün kimliğiyle hissedilir olduğundan, kulübelerin ağır uykusunun yerini, sarayların ışıltılı varsıllığı alacak. Bizler, yaşamın ne varsa suretini yaşamaktan hep yorgun, onlar aslını astarını eskitmekten kibirli durmaktalar.
Ve, nereye gitsek, bir başka yer bizim 'uzağımız' olur. Oysa, uzak insanın içindedir.