Anlatmak istediğin masal değildi, uzaktaki. Sararmış tarlaların sahaflığında, sonbahar tomar tomar. Harcanmış hayatlar, rüzgârı kesilmiş değirmen gibi karşımda dururlar. Meşin damarlar, hüzün kuşanırlar. Pek aşina, pek acılı zamanlar. Ve hep öyle kalacaklar, uzaktaki. Mevsimin kalbinde duruyorsam, gözlerimi sana vermişimdir. Kör karanlıklarda bekliyorsam, kalleş bir umuda bel bağlamışımdır. Senin yolunda giden yolcudur, azalan günlerim, santim santim doğranmış bu sonbahar geceleri. İsli bir duvar gibi duruyorlardır karşımda. Bin dokuz yüz seksenli yılların kışında, sen, ben ve Ayşan. İçini boşalttığımız yoksulluklar. Demirler omzunda, sızılar kalbinde, tavında ateş, damarda kan, suda yaşam, bekleme, al demirlerini. Bekletme kaptanı. Kaçak bir çaya bağlanmıştır her şey. Umutlar dâhil, yeni bir dünya yeni bir hayat, her yerde her zaman geçerli bir bilet. İşte öylesine kıymetli bir çay, uzaktaki…