Edebiyat ve sinema dünyasında popüler anlatı, kahramana göz kamaştırıcı sofralar, pahalı giyecekler, egzotik mekânlar sunar. Dışsal hedefe ulaşma isteği bir saplantı haline dönüşür. Dış dünyadaki hedef, arzu nesnesi olarak bir kadın ya da bir erkek olabilir. Cinsellik ve saldırganlık dürtüleri körüklenir, yaşama amacı sadece "ele geçirilen sevgi" olabilir.
Anlatılar bize gerçekliğimiz içinde bir düş sunar. Gerçeküstü atmosfer bu düşün içinde yeni bir düş etkisi yaratır. Her şeyin olabileceği bir evren tahayyülü insanın zihninde belirir ve "gerçekliğin çölü" yeşerir. Bu büyülü atmosferin inandırıcılığına kanan zihin ise kendi çıplak gerçekliğini geçici bir evre, uyanılması gereken bir rüya olarak algılar. Başka bir dünyada sonsuz yaşam kahramanı beklemektedir. Artık daha çok gündüz düşleri görülmeye başlanır, günlük, sıkıcı hayattan kaçma isteği artar. Hayatın kendisine ve kişisel karakterin özüne sadakatsizlik boşluk hissinin çoğalmasına, can sıkıntısının artmasına ve bunalımın engellenememe- sine neden olur.
Mutlu son arayışımız boşunadır. Bilinen ve kesin olan tek son ise varlığımızın bir gün ölümle noktalanacağıdır. Bu trajedimize karşı gelemeyeceğimiz bir son- rağmen, yaşadığımız anı ayırt edebilmek ve o anın güzelleşebilmesi adına özgürlüğü, eşitliği ve kardeşliği pekiştirmek için işbirliği yapmak daha akılcıdır.