Bir prekaryanın kaleminden çıkmış olan Varoluş İsyanı, bireysel ve sosyal düzeyde varoluşu baskılayan araçlara fırlatılmak üzere yerden alınmış küçük bir taştır. Tarafsız değil, anti-kapitalisttir. Geçerliliklerini daha şiddetli koruyor olsalar da, sistematik biçimde modası geçirilip unutturulan eleştiriler ve mücadele çağrılarını bugünün bakışıyla anımsatma amacı taşımaktadır.
Bireyselleşme, kültür endüstrisi, tüketim, sosyal medya, simülasyon ve hipergerçeklik, teknoloji, küreselleşme, neoliberalizm, iklim krizi, prekarya gibi hususlardan oluşan ilk bölüm; kapitalist sistem ve toplumun değişimleri ile değişmezlerine, moderniteye eleştirel bakış getirerek eğilmektedir.
İyimser olmayan bir umutla yazılan, "Her şey değişti, birçok şey değişmedi." paradoksuyla yola çıkan kitap; madalyonun karanlık yüzüne bakmakta ve umudu karanlıktan söküp almaktadır. Kapitalist toplumun dinamikleri değiştiyse, ki birçok açıdan öyle, devrimci yöntemlerin de değişmesi zorunludur. Aynı şekilde, yaşam felsefesindeki dönüşüm de mücadelenin zorunlu ve tamamlayıcı uğrağıdır.
Ütopyanın karşısında konumlanan tüm akımlara ve çağdaş kültüre karşı eleştiri getirilen ikinci bölümde; entelektüel birey sorgulanırken birleşik mücadele çağrısı yapılmakta, mikro ve makro hareketler üzerinden yeni bir mücadele arayışına girişilmektedir.
Yaşam felsefesi uğrağı adına doğa, benlik, öteki, zihin, özgürlük, irade, ölüm, akış, oluş, değişim gibi olgular irdelenmektedir. Alfred N. Whitehead ve birçok bilim insanının ışığıyla birlikte, Martin Heidegger'den Dasein kavramı ödünç alınmaktadır.
Kapitalizmin, bireyin varoluşsal veçhelerini baskıladığını ve toplum ile doğayı çıkmaza soktuğunu savunan bu çalışma; insanı varoluş isyanına çağırmakta ve hiçliğe karşı ütopyayı yükseltmektedir.