Yaşama sağlıklı bir gelişim potansiyeliyle başlasak da, doğduğumuz andan itibaren her birimize ailemiz ve çevremiz tarafından inançlar yüklenir. Nasıl davranmamız, neye inanıp neye inanmamamız gerektiği söylenir. Bu durum kalıp düşüncelerimizin yani "patern"lerimizin oluşmasına yol açar. Bu da kişiliğimizi, ilişkilerimizi, duygularımızı ve en önemlisi hayatımızı belirlemeye başlar.
Duygusal ihtiyaçlarımız nedeniyle oluşturduğumuz paternler, kendi gerçek özümüze yabancılaşmamıza neden olur. Kendimize yabancılaştığımız için, bu çelişkiyi ancak idealleştirilmiş bir benlik imgesi oluşturarak çözdüğümüzü zannederiz. Kendimizi tamamen illüzyon olan bu imgeyle özdeşleştiririz. Bu illüzyon nedeniyle özümüzdeki koşulsuz sevginin sonsuz kaynağını göremez, kendimizi sevgisizliğe mahkûm ederiz.
Peki; nesilden nesile aktarılan bu paradigmadan nasıl kurtulacağız?
Tüm sorularınızın cevabını bu kitabın içinde bulacaksınız… Kendinizi tanımak ve yeniden yaratmak için ilk adımı sayfaları çevirerek atabilirsiniz.