Modern Batı düşüncesinin bir tür tekrara düşmesini, onun yeni ufuklar açamamasını dahası neredeyse bir tünel bakışına duçar oluşunu onmaz bir yara olarak okuyan Heidegger, içinde bulunduğumuz durumdan bizi ancak bir Tanrı kurtarabilir demişti. Sonuçta modernitenin bilançosunu, telafi veya rehabilite etmek mucizeye kalmıştı.
V. Frankl'ın tespitiyle, bugün sıkıntı ve kayıtsızlık yayılmaktadır. Boşluk ve anlamsızlık duygusu da adeta kol gezmektedir. Varoluşsal vakum diye adlandırdığım şeye bugünün kitlesel nevrozu da denebilir. Maslow tarafından ortaya atılmış yerinde bir tanım olan doruk yaşantısının (peak-experience) aksine kişi, boşluk deneyimi (abyssexperience) anlamında bir varoluşsal vakum yaratabilir.
İşte bu kitlesel nevroz bir bakıma insanın anlamsızlık ve anlam arayışı arasında salınması demekti. Bu salınım içinde insanın, dış dünyayla bağı azalır ve kişi kendine çakılı kalma durumu yaşamaya başlar. Söz konusu duruma narsizim dediğimizde, boşluk deneyim ve kendi gereksinimlerine gömülü kalma, ancak ufuk genişlemesi, doruk deneyimler ve inanma aktı gibi güçlü dönüşümleri ve değişimleri talep eder.