Üst düzey görevlerde bulunan şahsiyetler, yazdığı hatıralarıyla tarihe ışık tutmuşturlar hep. İsmail Hakkı Paşa bunlardan biri, aslında o ayrıntıları iğne deliğinden geçiren iyi bir gözlemci. Üslubu o kadar akıcı ki; koca bir "tarih"in kitabın sayfaları arasından nasıl aktığını anlamak mümkün değil. Paşa, hatıralarını kaleme alırken atmosfer kurmada ve anlattıklarını sahnelemede de çok başarılı. Belli ki yaşadıklarını hissederek yazmış ve edebiyat unsurlarının gücünü fevkalade güzel yansıtmış.
Paşa, Osmanlı'nın bu son zamanında herkesin, "Vatan!.." dediği karmaşık ve oldukça sıkıntılı döneme okuru davet etmektedir. Yargılanırken de, etrafında kendisine hak verecek insanları aramaktadır. Zira kitabı okurken insanoğlunun zaaflarının aslında hep aynı olduğunu görmekteyiz.
Jön Türklerin ve Abdülhamid döneminin gizli kalmış taraflarına farklı bir açıdan bakmamızı sağlıyor eser. Sayfaları çevirirken "birden" olayların içerisinde bulacaksınız kendinizi, tıpkı paşa gibi... Gördüklerinize bazen kızacak, bazen de hak vereceksiniz. Böylelikle, Türkiye'nin siyasî, ahlakî ve sosyal yapısı ile günümüzde oldukça tartışmalı hâle gelen hukuk anlayışı ve tarihine ışık tutacak eşsiz bilgiler sunmaktadır hatıralarında İsmail Hakkı Paşa.
Gayet ciddiyetle; "Bey! Bey!" dedi. "Evet dirayet ve liyaka-tiniz görülüyor; fakat teessüf olunur ki, boş ve fasit bir fikre saplanıp kalmışsınız. Size pek ciddi, pek samimi haber vere-yim: Bugün o büyük dediğiniz padişahlar mezarlarından çık-sınlar, eğer bu devleti efendimiz kadar iyi idare edebilirlerse alınlarını karışlarım.".