Başbakan Özal diğer gazetecilerin sorularını dahi beklemeden sinirli bir şekilde "Basın toplantımız burada bitmiştir." diyerek alelacele konferans salonunu terkediyor. Salona girişte en azınan bizimle selamlaşmak lütfunda bulunan Türkiye'den gelmiş meslektaşlarımız da bize allahaısmarladık demeden büyük hışımla Özal'ın ardından koşturuyor. Ve bu olaydan birkaç hafta sonra da demokrasi şampiyonu başbakanın direktifiyle TC Brüksel Başkonsolosluğu bizim vatandaşlıktan atıldığımıza dair bakanlar kurulu kararını iadeli taahhütlü mektupla ikinci kez tebliğ ediyor. Evet, üstümüze kondurmamak mümkün değil. Artık çifte kavrulmuş, belgeli "vatansız"larız. Nolan gibi Sabiha Sertel gibi, Nazım Hikmet gibi, Haymatlos Rıza gibi apatridiz, haymatlosuz.