Ben Anteplilerin gözlerinden nasıl öpmem ki onlar yalnız Antep'i değil Türkiye'yi kurtardılar."
Mustafa Kemal Atatürk
Birinci Dünya Savaşı'nı kaybetmenin izlerini taşıyan bir şehir…
Esareti kabul etmeyen bir halk…
Vatan kurtarılıp savaşın yaraları sarılabilecek miydi?
Ya aşk esaret altında yaşanabilir miydi?
Üstelik savaşlar, sadece meydanlarda silahlarla, toplarla, tüfeklerle yapılmıyordu. İnsan kendi içinde de hep savaş hâlindeydi. Vicdanını hür bırakan ve onu dinlemeyi öğrenen biri için doğru-yanlışla, akıl-kalple ve yapılması gereken- yapmak istenilenle hep meydan muharebesindeydi. Bir türlü bitmeyen, sonu gelmeyen bir savaştı bu.
Peki ya hangi savaş daha zordu?
Hangi vefa borcu daha ağırdı?
Bu hikâyeyi okurken kalbiniz sıkışacak, vicdanınızın sesini susturamayacaksınız.