"Size, küçüklüğümde işlediğim bir cinayeti anlatayım. Gene bir gün böyle sonbahardı. Anam bana dedi ki, Oğlum İslam, senin bu mübarek adına kurban olayım, bu şerefsiz bana çok dolanıyor. Beni çok rahatsız ediyor. Kırmızı entari, fistan, kazak giyemiyorum bu şerefsizin yüzünden. Fırsat kolluyor, yakalasa bana bir şey yapacak. Bu şerefsizi kandırıp eve sokayım. Birlikte yakalayalım. Boğazına bin..."
Neyse, o günü sabahın olmasını dört gözle bekledim. Sonunda anam kırmızılar giyerek alavere dalavere şerefsizi kandırdı. Aman oğlum dedi, bu şerefsizin tekidir. Elimizden kaçarsa ne yaparız? Kaçamaz dedim. Neyse, sabah oldu. Anam, şerefsizi kandırıp eve soktu. Bir punduna getirip yakaladık. Bıçağı bir salladım, boğaz yarıya kadar gitti. Bu altımda çabaladı, çırpındı. Elimden çıksa öyle bir kaçacak ki kimse yakalayamayacak. Bende şerefsizi kaçıracak göz var mı hiç? Kelleyi gövdesinden ayırıp bir kenara koydum. Anam yanıma gelip derinden bir oh çekti. Alnımdan öptü. Benim aslan oğlum!"