Vergi ve benzeri mali yükümlülükler, devletin kamusal nitelikteki faaliyetlerini sürdürmek amacıyla gerçek ve tüzel kişiler üzerine yüklediği ekonomik bir yük olarak tanımlanmakta ve bu yükümlülüğün toplumun her kesimine yayılarak hem kişi hem de kurum bazında aksaklıklara sebebiyet verilmeden yapılması en iyi şekilde yerine getirilmesi gerekmektedir.
Zaman içinde devletler vergi ihtilaflarını daha hızlı çözmek amacıyla bazı alternatif çözüm yollarına başvurmuş ve bu kapsamda başvurduğu yollardan en etkilisi ve en önemlisi şüphesiz ki uzlaşma müessesesidir.
Uzlaşma kurumu, Türk vergi sistemine 1963 yılında girmiştir. İlk hâlinde sadece tarhiyat sonrası uzlaşma yer alırken daha sonra 1985 yılında yapılan bir kanun değişikliği ile tarhiyat öncesi uzlaşma kurumu da Türk vergi sistemine dâhil olmuştur.
Uzlaşma müessesinin yanında mevzuata yeni giren mükelleflerin, usulüne uygun yürürlüğe konulmuş bir çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması hükümlerine aykırı olarak vergilendirildiği veya bu şekilde vergilendirileceğine ilişkin kuvvetli emareler bulunduğu iddiasıyla anlaşmanın "Karşılıklı Anlaşma Usulü" hükümlerine göre Gelir İdaresi Başkanlığına başvurabileceği belirtilmiştir.
Vergi hukukunda merkezi idare ve yerel yönetimlerin vergi ve benzeri gelirlerle ilgili uyuşmazlıkların süratle idari aşamada ve mükelleflerin yargı organlarına müracaatlarına gerek kalmadan sonuçlandırılmasını hedefleyen uzlaşma müessesini ve karşılıklı anlaşma usulünü bir mevzuat derlemesi olarak hazırladığımız bu çalışmanın vergi hukukuyla ilgilenen teorisyenler, uygulayıcılar, öğrenciler ve meslek mensupları açısından yararlı olmasını temenni ederiz.