Gerçeküstü, deneysel, yepyeni bir dilin yazarı Simla Sunay; yaşadığı eve sürgün kadınları, belli belirsiz bir resim gibi sonu belli olmayan caddeleri, kentsel dönüşümün acımasızlığını yansıtan manzaraları, yersiz yurtsuz kalanlara deva olan istasyonları, semt pazarlarında akşamları çürük sebze toplayanları, çeşme önünde babalarını bekleyen öksüz kardeşleri, renkleri bilmeyen dilsiz Adem'in mel'un kaderini anlatarak; Sivas'tan İstanbul'a, Haliç'ten Çengelköy'e değin bir ufuk çizgisi kararlılığında, "doğada nokta yoktur" seslenişiyle virgülü tek yazım ayracı olarak yüceltiyor.