Değişimle yüzleşemeyen aristokrat bir ailenin çarpıcı tasviridir Vişne Bahçesi. Yanı başlarında olan biteni fark etmezler de bıçak kemiğe dayanınca uyanırlar o gaflet uykusundan. Bencillik kanlarına öyle işlemiştir ki kendi dertleriyle hemhâl olmaktan ibarettir hayatları. Fakat bilmezler zamanın onları yabancılaştırdığını, geride bıraktığını…
"Öyle az tanıyorsun ki kendini," der Çehov sanki tüm insanlığa seslenircesine. Hakikaten öyle midir yoksa fazlasıyla farkında olduğumuzdan mıdır bu içsel kaçışlarımız? Ne vakit kaybolur o hiçbir şeyin değişmeyeceğine dair saf inancımız?
Yazıldığı dönemin ruhunu gerçekçi ve dokunaklı bir şekilde yansıtmayı, hâlen günümüze ışık tutmayı başarabilen ender oyunlardan biridir işte Vişne Bahçesi. Güldürü olarak tanımlar Çehov eserini, kimilerine göreyse tam bir trajedidir. Tıpkı hayatın ta kendisi gibi…