XX'in Erkek Kardeşiyim'de çağdaş Avrupa edebiyatının sıra dışı kalemi Fleur Jaeggy'nin Ingeborg Bachmann, Oliver Sacks gibi dostlarını andığı fragmanvari metinler, olağanüstü bir hayal gücüyle kurguladığı öykülerle bir araya geliyor. Delilik, intihar, saplantı, intikam anlatılarıyla dolu bu öykülerde bir tür hasarlı, hissizleşmiş karakterler geçidine tanık oluyoruz. Yaşamak, yaşatmak ya da ölmek arasındaki ayrımlar sözcük düzeyine indirgeniyor, okur insanın içindeki tedirgin edici boşlukla, yalnızlıkla yüz yüze getiriliyor.
Susan Sontag'ın "harikulade, parlak ve vahşi" sözleriyle nitelediği Jaeggy, gerçek ile gerçekdışı, bilindik ile tekinsiz arasındaki çizgide ustaca ilerlediği hikâyelerde sözde gündelik olanın üstündeki tülü kaldırarak altında yatan çarpıklıkları, insanı yalnızlaştıran toplumun hastalıklı yapısını görünür kılıyor. XX'in Erkek Kardeşiyim, okurları huzursuz dünyalara davet ediyor.